Fast And Furious 5: Fast Five (4. Kez Güncellendi)

5 Yorum Yapıldı

Fast And Furious 5: Fast Five

Orijinal kadroyla çekilen ilk filmle 'Tamam' diyeceklerini mi sanmıştınız? :D

Geçen yıl Universal'ın 350 milyon dolarla en çok kazanan filmi olunca, Saw serisi gibi devam edeceği belli olmuştu zaten. Bu seriyi de iliklerine kadar sömürmeden olmaz.

Variety'nin haberine göre Vin Diesel, Paul Walker ve yönetmen Justin Lin ile çoktan anlaşılmış. Film, Dom ile Brian'ın efsanevi bir kanun adamından kaçmalarını anlatacakmış. Yeni bilgiler için başlığı takip edin.

GÜNCELLEME:
Universal Pictures bugün filmin 10 Haziran 2011'de vizyona çıkacağını açıkladı. Üstte dediğim gibi Vin Diesel, Paul Walker oynayacak. İlk ve son filmin yönetmeni Justin Lin çekecek.

2. GÜNCELLEME 
Yeni haberler geldi. 
 İlk olarak büyük ihtimalle bu beşinci filmden sonra altıncı filmin de geleceğini söyleyeyim. Vin Diesel Facebook sayfasında iki filmin yapılacağını söylemiş. Altıncı filmle ilgili stüdyodan bir doğrulama yok henüz. Bu da normal, çünkü beşinci filmin çıkışına bile daha bir yıl var. Altıncısı gelene kadar yolumuz uzun.

Bu filmle ilgili habere gelirsek, yukarıda Dom ile Brian'ın efsanevi bir kanun adamından kaçışını anlatacağını söylemiştim. Bu kanun adamını The Rock olarak bildiğimiz Dwayne Johnson oynayacakmış. Şimdiye kadar ucuz ve çocuksu filmlerde izlediğimiz Johnson, iyi bir oyunculuk sergileyebilirse çok yakışır filme. İyi karizma var adamda. Sevindim dahil olmasına.


Ayrıca seriye 2 Fast 2 Furious'da oynayan Tyrese Gibson da katılmış. Twitter hesabında doğruladı kendisi. Eski karakterinin filmde ne olacağı ve ne yapacağı ise belirsiz şu an.


3.GÜNCELLEME
Sonunda fragman çıktı.


4.GÜNCELLEME
Afiş eklendi.

David Fincher'dan Facebook Filmi (Güncellendi)

0 Yorum Yapıldı


GÜNCELLEME:
Poster ve teaser eklendi.

Daha önce haberleri çıkmıştı da dedikodu deyip geçmiştim. Gerçek oldu. Adı geçince (benim için) akan suların durduğu David Fincher'ın çekeceği The Social Network, Facebook'un kurucularının konu alındığı The Accidental Billionaires kitabını konu alıyor. 

Kızlar konusunda acemi ve çekingen Mark Zuckerberg ve Eduardo Saverin ikilisinden bilgisayar kurdu olan Zuckerberg, Harvard serverlarını ekleyip tüm kız öğrencilerin listesini indiriyor. Neredeyse okuldan atılmasına sebep olan olay sonucu Facebook'un ilk hali doğuyor.

Güzel ülkemde hasılat rekorları kırıp, sonra bir de kendi rekorunu kıracağını düşündüğüm film 1 Ekim 2010'da çıkacakmış. Türkiye gösterim tarihi ise belli değil. Facebook filmi olarak etiketlenip satılacağı için sinemalara toplu akına sebebiyet vereceği ve bu yüzden vizyona sürpriz bir tarihte gireceğini öğrendim çok güvenilir kaynaklarımdan.

Başrollerde Jesse Eisenberg, Justin Timberlake, Andrew Garfield ve Joe Mazzello var. Oynayacakları kişiler ise şöyle:

Üsttekiler alttakileri oynuyor.
Kısa bir teaser'ı çıktı. Hiçbir şey göstermiyorlar aslında ama ekleyeyim dedim yine de.


Film ayrıca sinemalara 4K çözünürlükte dağıtılacakmış, ki o da 4096x2160 yapıyor. Çoğu film 4K çekilmesine rağmen 2K dağıtılıyormuş ama bu filmin 4K olarak dağıtılacağı belirtilmiş.

Biz evde 720p indirip izleyekoyalım 40"lerimizde daha. :)
Bir fikir edinmeniz için şu resimi koyayım:

Red (2010)

0 Yorum Yapıldı


Filmle ilgili ilk gördüğüm fotoğraf, eline ağır makineli silah almış Helen Mirren olunca ilgimi fazlasıyla çekti tabii Red. The Queen'de Kraliçe Elizabeth'i oynayan 65 yaşındaki Helen Mirren'dan bahsediyorum. :)

Emekli olmuş bir grup CIA ajanını anlatan bir çizgi romandan uyarlanan filmi, daha önce yorumumu paylaştığım The Time Traveler's Wife'ı ve çok sevdiğim dizilerden Lie To Me'nin pilot bölümünü yöneten Robert Schwentke yönetmiş.

Kadro ise müthiş. Çok deneyimli ve izlemekten zevk aldığımız oyuncuları toplamışlar. Helen Mirren, Morgan Freeman, John Malkovich, Bruce Willis ve tatlı niyetine de Mary Louise-Parker var.

Konusu ise şöyle:
Frank, Joe, Marvin ve Victoria, zamanında CIA'in en gözde ajanlarındandır. Ancak emekli olduktan sonra sahip oldukları sırlar ve bilgilerden dolayı, CIA'in hedefleri haline gelirler. Kendilerini kurtarmak içinse CIA'in çok gizli karargâhına girip bu çok büyük komployu açığa çıkartmak zorundadırlar.

Konu ne kadar klişe görünüyorsa, fragman da o kadar güzel ve eğlenceli görünüyor. Bu aralar sürekli komik ve eğlenceli film izlediğimden ve aradığımdan mı bilinmez, sabırsızlıkla bekliyorum.

Amerika'da 15 Ekim'de çıkacakmış. Türkiye'de ise belli değil şu an.(ya da ben bulamadım.)


Yorum Köşesi: Green Zone (2010)

0 Yorum Yapıldı


İşgal altındaki bir Irak'la açıyoruz filmi. Amerikan güçleri çoktan Irak'a girmiş, kitle imha silahlarını aramaya başlamışlar.

Arama timinin başında ise Matt Damon'ın oynadığı Başçavuş Miller var. Ellerine geçen her istihbarat hatalı çıkınca bizimki çıkıntı yapıyor tabii.
İleriyi gören ve her şeyin farkında olan CIA görevlimiz ise filmin iyi adamı. Aslında filmin bu kısmının ve karakterlerinin, filmin en kötü bölümü olduğunu söyleyebiliriz. Çok klişe çünkü.

Tamam, film, Irak'ın nasıl bok yoluna sürüklendiğini güzel bir şekilde aktarıyor. Amerika'nın bildiği yoldan giderek, nasıl batağa sürüklendiğini de filmin son sahnelerinde çok net bir şekilde görüyoruz.(Açıkçası bayağı da komiğime gitti bu "Anaaaa" durumu. :) ) Ama kötü adamın bir Washington yetkilisi olması, iyi adamların hiç dinlenmemesi falan...Niyeyse çok yavan geldi. Bu işin savaş isteyen bir yetkiliyle kalmadığını, Başkan Bush dahil tüm yönetimin nasıl savaş istediğini hepimiz biliyoruz aslında. Greengrass belki de böyle bir filme, o kadar büyük bir komplo koymanın fazla geleceğini düşündü ve iyi-kötü karakterlerin sayısını sınırladı.

Greengrass bu yolda bir sınırlamaya gitmiş de olsa, anlatmaya çalıştığı aldatılma hikayesini ve yalanları çok çarpıcı bir şekilde sunmuş. Heyecanın ve temponun hiç mi hiç düşmediği çok hareketli ve akıcı bir film olmuş.(Bağdat'ın yukarıdan gösterildiği geniş kamera açıları ise mest etti beni. Çok güzel olmuş.) Hikayeyi bu kadar tempolu ve çarpıcı anlatması da çok hoşuma gitti. Bu kadar aksiyon dolu bir filmde, ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi sanırım. Greengrass harika bir iş çıkartmış.

Hatta Amerikalılar bu yorumumu, filmin yaptığı hasılat ile doğruladı. 100 milyon dolar bütçeli film, Amerika içinde 35, yurtdışında 57 milyon dolar kazanarak parasını bile çıkartamadı. Bourne filmlerinin yaptığı 200-450 milyon dolar hasılatları düşününce oldukça düşük kalıyor bu. Ama Greengrass'ın bunu taktığını sanmıyorum. Gerçekleri Amerikalıların yüzüne çarpınca, başka şekilde olması beklenemezdi zaten. Filmde de anlattıkları gibi yalanları duymayı daha çok seviyorlar sanırım.

Kısa tutayım derken uzadı yazı. Bourne serilerini seviyorsanız, Greengrass'ın hareketli kamerası ve gerçekçi hikaye anlatımı sizi etkiliyorsa kesinlikle kaçırmamanız gereken bir film. Matt Damon ise yine harika. Burton-Depp ikilisi gibi oluyorlar yavaş yavaş. Umarım bu ikiliden böyle filmler izlemeye devam ederiz.

İyi seyirler.

Fragman - Imdb

TBBT'nin Direkten Dönüşü

4 Yorum Yapıldı


Yukarıdaki kadro oluşmadan önce, farklı karakterlerle bir pilot bölüm çekilmiş. Bu pilot bölümde Penny'mizi oynayan Kaley Cuoco yerine Kanadalı bir oyuncu, Raj ve Wolowitz ikilisi yerine de inek tipli bir kızımız varmış. Pilot sevilmediği için Leonard ve Sheldon dışındaki karakterleri değiştirmişler.

Bölüm hakikaten kötü. Direkt çöpe atmadan önce şu anki kadroyu denediklerine şükrettim. Ayrıca dizinin müziği de farklıymış o zamanlar. Sheldon da mesela şu anki gibi cinsiyetsiz değil. Sperm bağışlıyor falan. :) 

Penny'i oynayan Amanda Walsh'u da hiç sevmedim. İyi ki değiştirmişler.
Hem Wolowitz'siz Big Bang Theory mi olur!

Videolar yazının devamında...

Yorum Köşesi: Leap Year (2010)

0 Yorum Yapıldı


Fragmanını izlediğimde filmi izlememe gerek kalmayan bu filmi niye indirdim ve izledim? Hiçbir fikrim yok. Sanırım geçmişte Amy Adams'ı beğenmemdi. Bir de çerezlik bir film izleyesim vardı. Arada sırada tutuyor öyle.

Bu yüzden beklentilerim bayağı bir düşüktü. Ama bu kadar da kötü beklemiyordum. Yani bir film kötü olur, berbat olur ama bu kadar olur mu be!

Yönetmenin senaryo açısından döktüğü göz yaşlarını içimde hissettim. Gariban, son anda seyirciyi ters köşeye yatırayım demiş. Hem de iki kez demiş bunu. Ama olur mu?! Klişenin dibini vurmazsan olur mu?!

Abartmıyorum, son 5 dakika o kadar iğrençti ki, artık "komik iğrençlik" seviyesini geçmiş, insanı sinirlendiren bir seviyeye gelmişti. Şu an böyle aşağılamamın sebebi de bu zaten.

Son anda kafasına dank eder de, "gerçek" erkek öbürüymüş der de....

Bu kadar hızlı shift+delete yaptığım bir film olmamıştı.

Amy de yaşlanmış zaten. :(
Puffff!!!!

Fragman

Deneme Sürümlerinin Süresini Uzatma

24 Yorum Yapıldı


DLNA kullanımı için hazırlamış olduğum program rehberlerinden Wild Media Server, kararlı versiyonuyla beraber paralı hale geldi. En düşük lisans ücreti ise 40 dolar. Tabii böyle olunca ben de programı daha uzun süre kullanmak için yollar aradım ve tarihi geri almanın işe yaradığını fark ettim. 

Ama bilgisayarın tarihini geri almak, başka programlarda sorun yaratabiliyor. Bu yüzden bulduğum ve anlatmaya karar verdiğim RunAsDate programı, bilgisayarın tarihinden bağımsız olarak tarihi tek veya birden çok program için sabitliyor.

Asıl güzel tarafı ise aynı işi yapan diğer programların aksine, süresini uzatmak için kullandığınız programı her açmak istediğinizde bu programı açmanıza gerek kalmıyor. Çünkü program için ayrı bir kısayol oluşturabiliyorsunuz.

Ayrıca programı kurmanıza da gerek kalmıyor. Tek exe dosyasından oluşuyor program. Rar'dan çıkarıp kullanmaya başlıyorsunuz.

Kısa anlatımımıza geçelim.

Yorum Köşesi: Alice in Wonderland (2010)

3 Yorum Yapıldı


Bir Tim Burton filmi Alice In Wonderland. Elinden Beetlejuice, Corpse Bride ve Sweeney Todd gibi filmleri izlediğimiz yönetmen.

Alice In Wonderland vizyona çıktığında, Burton'ın önceki filmlerinde olan havayı tekrar yaşayacağım için sevinmiştim. Hatta vizyona Türkçe dublajlı girmesini kendi çapımda protesto edip gitmemiştim. Dublajlı olarak sokan insanları da, yine kendi kendime aşağılamış ve kötülemiştim.

Meğer yanılmışım. Film, gayet eğlenceli ve renkli bir çocuk filmi. Laylalayla diye izlenebilecek bir film. 

Filmde Burton'ı hatırlatan unsurlar, olması gerektiği gibi kasvetli havası ve garip çizimleri değil, eşi Helena Bonham Carter ile yakın arkadaşı ve maaşlı çalışanı Johnny Depp. Oyunculuklar fena değil ama Johnny Depp'i izlerken aklıma Willy Wonka karakteri gelip durdu. Bir aktörü aynı hareketlerle, aynı mimiklerle, farklı filmlerde görmek hoş olmuyor. Aynı rolü oynayıp durmasın aktörler bir zahmet. Bu aktör Johnny Depp bile olsa insanı sinir ediyor. İzlerken aklıma takılıp durdu.

Her ne kadar umduğumu bulamamış olsam da boş vakitte izlenebilir bir film. Ama beklentinizi düşük tutun tabii. Yönetmene ve oynayanlara gözünüz takılmasın.

Hatta bir yazı bile yazmayacaktım da, gördüğüm bir haberden dolayı filmle ilgili yorumumu da yazayım dedim.

Alice In Wonderland, sinema tarihinde 1 milyar dolar sınırını geçen 6. film olmuş. Önceki beş film ise Avatar, Titanic, The Lord of the Rings: The Return of the King, Pirates of the Caribbean: Dead Man’s Chest ve The Dark Knight'mış. Allah fazlasını versin, ne diyelim. Hak etmiyor da olsa...

Bir Devir Kapandı Be!

4 Yorum Yapıldı


Evet, Lost bitti. Bir devir kapandı. Bugün izleyebildim sonunda. 

Spoilerlardan kaçmak için verdiğim iki günlük zorlu mücadelelerden sonra Lost izlemeyen en yakın arkadaşım, tam da final bölümünü izlemeden yarım saat önce vurdu beni. Kendisine şükranlarımı sunuyorum.(!)

Spoilerdan kaçarken sürekli ne kadar hayalkırıklığı olduğunu okuyup durdum her yerde. İnsanlar yıkılmış. Koskoca Lost böyle mi bitecekti diye ağlar halde. 6 sezonda oluşturulan meraktan ve binlerce sorudan sonra insanlar hayatın sırrını beklemişler finalden.

O kadar yorumdan sonra zaten yüksek olmayan beklentilerim o kadar düştü ki, ekrana bir inek koysalar ve 2 saat o ineği izletseler, fena değilmiş deyip kalkacaktım.

İzledim ve sevdim diyebilirim. Yani herşeye cevap vermelerini beklemiyordum zaten. Olması gerektiği gibi oldu. Başka türlü de olamazdı herhalde diye düşünüyorum.

Üretilen teorileri ise şaşkınlıkla ve garipsemeyle okumaktayım. Bu insanlarla farklı diziler mi izledik diye düşünüyorum. Final çok açık ve netti yani. Yok şöyle olmuş da, yok böyle olmuş da! Millet kastıkça kasıyor artık. Allah'ın salakları diyesim var ama terbiyemi bozmayasım da var.

Final aşağıdaki gibidir. Final bölümünü izlemeyenler sakın OKUMASIN.


[SPOILER]Final bölümünün sonunda Jack, arafta olduğunu, diğer tarafa geçmeden önceki bölgede olduğunu öğreniyor babasından. Babası da diyor ki, Herkes senden önce veya sonra öldü ve burada buluştunuz. 

Yani bölümün sonunda Jack adayı kurtarıyor ve ölüyor ya, öldükten sonra uçakla gidenler kurtuluyor. Hayatlarını yaşıyor ve ölüyorlar. Jack'ten önce ölenler ise malum, Boone, Shannon falan. Dizinin asıl zaman diliminde görülen herşey yaşanmış durumda. Hepsi öldükten sonra ise arafta buluşuyorlar ve diğer tarafa geçiyorlar.
Yani sezon başından beri flashsideways diye bildiğimiz uçağın hiç düşmediği zaman dilimi, Jack'in babasının da dediği gibi, birbirleriyle buluşmaları için kendilerinin oluşturmuş oldukları bir dünya. Gerçek hayatta yaşanmamış şeyler.

Bu sonucu dizinin finalinden çok açık bir şekilde çıkartabilirsiniz. Çıkartmanıza gerek de yok zaten. Jack'in babası açıklıyor herşeyi. Kendisini dinleyin yeter.

Son olaraksa dizinin, Jack'in gözünü açmasıyla başladığı yerde, gözünü kapamasıyla bitmesi ise çok hoş olmuş. Bir daha böyle dizi gelmez diyorum ve gözüm yaşlı halde Elveda! diyorum.[/SPOILER]

Lostie'lerin Deneme Çekimleri

3 Yorum Yapıldı


Lost'taki oyuncuların, rolleri için girdikleri deneme çekimleri düşmüş internete. 
Şu an bunları izlemek çok güzel gerçekten. :)

Yeni şeyler de öğrendim videolarla beraber. Mesela bazı oyuncular şu an oynadıkları roller için girmemişler denemelere. Dizinin çok daha sıkı takipçileri biliyordur gerçi. 

Mesela Sun'ı oynayan Yunjin Kim, Kate rolü için girmiş. 
Çoğu aktör de niyeyse Sawyer'ı oynamak istemiş. Sanırım en ilgi çekici karakter oydu kağıt üstünde. Sadece kağıt üstünde değil gerçi, dizide de öyle.

Kate ise normalde dizinin ana karakteri olacak, Jack'se ilk bölümde öldürelecekmiş.

Benjamin Linus'u oynayan Michael Emerson ise, Comic-Con'da şaka olsun diye Hurley rolü için deneme çekimine girmiş. Onu da koydum.

Videolar yazının devamında...

NBC'den Yeni Drama: The Event (Güncellendi)

0 Yorum Yapıldı


NBC'nin Sonbahar dönemi yeni dizilerinden ilk görüntüler ve bilgiler geldi. The Event, 24 tarzı aksiyon sevenlerin takip edeceği bir diziye benziyor.

Nişanlısı Leila'nın esrarengiz kayboluşunu araştıran Sean Walker, farkında olmadan Amerika tarihinin en büyük sırlarından-örtbaslarından birini ortaya çıkarıyor. 

Yeni seçilmiş Başkan'ımızın bile haberi olmayan ve gizli tutulan bu sır nedir bilemiyoruz tabii. Ancak yayınlanan videodan ve bilgilerden çıkardığımız kadarıyla gizlice tutulan mahkumlarla alakalı bu sır.

Çok gizli tutulan ve Sean tarafından deşildikçe deşilecek bu sır, insanoğlunun kaderini değiştirebilir(diyor NBC ama bu laflar, Amerikalıların kendilerini dünyanın merkezi olarak görmelerinden mi kaynaklanıyor, bilemiyorum).

İyi bir hikaye akışıyla yüksek tempoyu yakalayabilirlerse bu dizinin başarılı olacağını düşünüyorum. Nişanlı Leila rolünde, Disturbia'da izlediğimiz Sarah Roemer, Başkan Martinez rolünde Blair Underwood, alıkonulan insanların lideri gibi birşey olan Sophia'yı ise ER'dan çok aşina olduğumuz Laura Innes oynuyor.


Yayınlanan üç video yazının devamında. Özellikle ikinci video oldukça güzel.

GÜNCELLEME:
NBC, 4 dakikalık uzun mu uzun, güzel mi güzel, aksiyon filmi tadında bir fragmanını yayınladı dizinin. Yani bilmesem film diyeceğim. O yüzden kısa videoları silip sadece onu koydum. Dizi hastalarına şiddetle tavsiye olunur.

Abrams'tan Undercovers (Güncellendi)

2 Yorum Yapıldı


Lost, Fringe, Star Trek, Alias gibi dizi ve filmlerin yaratıcısı J.J. Abrams'ın yeni projesi Undercovers.

5 yıl önce CIA'den emekli olan Steven ve Samantha Bloom çifti, Nash adındaki yakın arkadaşları bir Rus silah tüccarını takip ederken kaybolunca, kendisini bulmak için casusluk dünyasına geri dönerler.
Döndükten sonra ise sıkıcı evliliklerinde ihtiyaçları olan heyecan ve romantizmi tekrar bulduklarını fark ederler.

Konuyu okuyunca akla ilk gelen, Brad Pitt ve Angelina Jolie'nin oynadığı Mr. & Mrs. Smith oluyor tabii. Kopyalama gibi duruyor biraz. Ama yine de dizinin farklı bir tat sunmasını bekliyorum.

Bilmiyorum fazla mı güveniyoruz ama diziyi listeme aldıran tek insan J.J. Abrams. Adamın elinden o kadar güzel şey izledik ki, yaptığı herşeyin iyi olmasını bekliyorum artık. 
Çünkü Abrams'ın diziye ne kadar katıldığını görünce de beklentim artıyor. Adam dizinin senaryosuna katıldı, yapımcılığını üstlendi ve Lost'tan beri ilk kez bir pilot bölümü yönetti. Onun diziden beklentisi, bizimkini de yükseltiyor doğal olarak.

Şu an Imdb'de 13 bölüm olarak görünüyor. Bekliyoruz artık başlamasını.
Beklerken de fotoğraflara ve videolara göz atın.


Videolar yazının devamında...

GÜNCELLEME:
Undercovers'ın da 5 dakikalık güzel bir fragmanı yayınlandı. Yazının kalanında izleyebilirsiniz.

Lost'un Finalinin Hayran Yapımı Fragmanı

0 Yorum Yapıldı

Lost'un yapımcılarından Damon Lindelof, hayran yapımı bir fragmanı tivitlemiş. Final bölümü için, geçtiğimiz 6 sezondan görüntülerle oluşturulmuş güzel bir fragman. Hazırlaması 32 saat sürmüş. 
İzlenmesi tavsiye olunur.

Şimdiye kadar yayınlanan tüm bölümleri izlemeyenler kesinlikle İZLEMESİN.

George Lucas'tan Mektup

0 Yorum Yapıldı


George Lucas, Lost bitiyor diye Lost'un prodüktörlerine bir mektup göndermiş. Prodüktörlerden Lindelof, dizinin finali nedeniyle yapılan partide mektubu okumuş. Şöyle:

Bu muhteşem dizi için tebrik ediyorum. Kimseye söylemeyin ama Star Wars ilk çıktığı zaman ben de (hikayenin) nasıl gideceğini bilmiyordum.  Püf noktası, başından beri herşeyi planlamış gibi yapman. Hikayeye biraz baba-çocuk sorunu koy ve başka hikayelere göndermeler yap(ya da buna saygı duruşu diyelim biz), al sana dizi!

Altı sezon boyunca hem uzay hem de zamanla uğraştınız. Bir sonraki bölümde karşıma ne çıkacağını hiç tahmin edemediğimi söylerken yalnız değilim sanırım. Şimdi sona doğru yaklaştıkça ne kadar çok şeyin önceden planlandığını ve ne kadar titizlikle herşeyi toparladığınızı görmek etkileyici. Çok özel birşey yarattınız. Dizi sona erdiği için üzülüyorum ama ikinizin sıradaki işini merakla bekliyorum.

"Bu ne biçim çeviri be! Koy da İngilizcesini okuyalım." diyenler ise şöyle buyursun:
Congratulations on pulling off an amazing show. Don't tell anyone ... but when 'Star Wars' first came out, I didn't know where it was going either. The trick is to pretend you've planned the whole thing out in advance. Throw in some father issues and references to other stories -- let's call them homages -- and you've got a series.

In six seasons, you've managed to span both time and space, and I don't think I'm alone in saying that I never saw what was around the corner. Now that it's all coming to an end, it's impressive to see how much was planned out in advance and how neatly you've wrapped up everything. You've created something really special. I'm sad that the series is ending, but I look forward to seeing what you two are going to do next.

Onaylar - İptaller - Yeniler

1 Yorum Yapıldı

*  Çok absürd mü diyeyim, ne diyeyim bilemediğim ama yine de izlemekten vazgeçemediğim dizi Chuck, yeni sezon onayı aldı. Zaten dizi için bayağı kampanya dönmüştü sevenleri tarafından. Her ne kadar reytingleri düşük de olsa hayran kitlesi az değil. Çok sevindim habere.

*  Daha ilk bölümünden sevemediğim V de yenilenmiş. Niye ve nasıl yenilenmiş anlamadım. Öldürün şu diziyi. Özellikle şu lider kadınlarına çok gıcığım.

*  Bir yenileme de Lie To Me'den. İptal olur diye düşündüğüm ve üzüldüğüm dizi yeni sezon onayını almış. Zaten Tim Roth'un harika karakterine ayıp ederlerdi. House'la karşılaştırılacak kadar var.

*  İzlemediğim ama övgü dolu 1-2 yorumdan ve aksiyon olduğunu duyduktan sonra başlamayı düşündüğüm Human Target de yeni sezon için onay almış.

*  (Benim açımdan) Bir güzel haber de FlashForward'dan geldi. Dizi iptal oldu. Beklentileri tavan yapıp yapıp bir türlü adam akıllı birşey sunamayan dizi bana niyeyse Heroes'u hatırlatırdı. O da zamanında Lost'la karşılaştırılırdı. Peeeh!

*  Uzatıla uzatıla sakızdan beter olan ve ele ayağa düşen Heroes da iptal oldu. Çok bile geldi. Yine de zamanında az izletmedi kendini.

Justified da yenilendi. Yeni dönem dizilerinden en zevk aldığım dizilerden biri Justified. İzletiyor yani kendini. 13 bölümlük bir dizi. Bir 13 bölüm daha sipariş edilmiş. Çevirdiğim için söylemiyorum(ki çevirmesi bile zevkli), tavsiye ederim. İzlemek isterseniz de şuradaki çevirilerimle izleyebilirsiniz. :) Devam etmekteyim.

*  Bize The Big Bang Theory ve Two And A Half Men gibi dizileri sunan Chuck Lorre'dan yeni bir komedi geliyor Mike & Molly adında. Yine harika bir komedi bekliyorum bu adamdan.

J.J. Abrams'dan da yeni bir dizi geliyor. Lost'tan ve Fringe'den sonra yeni işini merakla bekliyordum bu abimizin de. Undercover isimli yeni dizisi, emeklilik yıllarından sonra tekrar göreve alınan, evli iki CIA ajanını konu alıyor. Abrams, 2004'te çekilmeye başlanan Lost'un pilot bölümünden beri ilk kez bir pilot bölümü yönetmiş. Ayrıca senaryoyu da yazmış ve prodüktörlüğünü yapmış. Büyük merakla beklemekteyim.

Ek: Yeni bayağı dizi başlıyor. Adam akıllı bir promosu, posteri falan çıkınca ekleyeceğim göze çarpanları.

Conan'dan Haberler ve Tarihin En Kötü Creep Cover'ı :)

0 Yorum Yapıldı


Blogcuğumu takip ediyorsanız Conan hayranı olduğumu biliyorsunuzdur. Bir süre önce yazdığım gibi Conan'ın programı hain-şeytan-kötü-kaka Jay Leno tarafından ele geçirilmişti. Conan'ın bu yüzden başka bir kanala geçeceği belliydi. Herkes Fox diye beklerken Conan TBS'e geçti. Bizim için pek fark etmiyor tabii. :)

Sevimli Canavarlarımız Geri Mi Geliyor? (Güncellendi)

2 Yorum Yapıldı



Daha geçen hafta mı ne Cineshoot'ta Pixar'ın, Toy Story'nin değil, Monsters Inc.'in devamını çekmesi gerektiğini söylemiştim. Tam da üstüne güzel bir haber geldi geçen gün.

Henüz resmi olarak doğrulanmasa da çok güvenilir bir kaynaktan filmin devamının çekileceği, hatta Pixar'ın şimdiden filmi 2012-2013 takvimine koyduğu haberi geldi.
İlk film Monsters Inc.'i ve 5 dalda Oscar'a aday olan Up'ı yöneten Pete Docker, ikinci filmi de yönetir diye bekliyorum. Umarım yanılmam.

Bu filmin devam haberi benim için ayrı bir önemli. Çünkü tüm bu film sevdasına, divx arşivine, herşeye başlamam bu filmle olmuştu. Hala daha bu filmin 9 yıl önce aldığım divx'i arşivimde sağlam bir şekilde yatıyor. İlginçtir, o 9 yıl önceki divx bana hala elimdeki çoğu divx filmden daha kaliteli geliyor.
Ne zaman bu filmin adını duysam geçmişe gidiyorum. :)
Umarım güzel bir devam filmi izleriz.

Pixar'ın çıkartacağı diğer devam filmleri şu an Cars 2 ve Toy Story 3. Toy Story 3'ü önümüzdeki Eylül ayında, Cars 2'yi gelecek yılın Aralık ayında izleyebileceğiz.

GÜNCELLEME:
 Biraz önce bir Pixar blogunda ilginç bir konu buldum.
Bu blogun en altında görebileceğiniz Sitemeter, insanların Google'da ne aratarak siteye geldiklerini gösteriyor.

Bu Pixar hayranlarının bloguna ise Pixar'da çalışan bir kişi, yani Pixar şirketinden biri, Google'a Monsters 2013 Pixar yazarak gelmiş. İyi yakalamışlar yani. :) Buradan devam filminin geleceğini ve 2013'te geleceğini çıkarabilir miyiz? Bir ihtimal.


2.GÜNCELLEME:
 Beklediğim gibi oldu ve Disney, Monsters Inc.'in çekileceğini resmi olarak duyurdu. Hatta vizyon tarihi bile açıklandı ancak üzücü bir tarih. 16 Kasım 2012. Bir üzücü haber de yönetmenden var. İlk filmi yöneten ve Up filmiyle Oscar alan Pete Docter, başka bir projeyle uğraştığından devam filmini çekmeyecek büyük ihtimal. Henüz hangi yönetmen ve yazarın çalışacağı açıklanmadı.

How To Make It In America (Güncellendi)

3 Yorum Yapıldı


Bu dönemin yeni ve güzel dizilerinden How To Make It In America, kısa süresi, sıkıcılıktan uzak konu anlatımı ve akıcılığıyla gönlümü kazanmıştı. Üstüne ilginç jenerik müziğini de her bölümde dinlemek ayrı keyif. I need dolla dolla, dollar is what I need diye diye yanınızdakileri fıtık etmek istemiyorsanız, buraya tıklamayın.

Dizi Amerika'da tutunmaya, köşeyi dönmeye çalışan ama genelde az biraz dikiş tutturabilen iki arkadaşı anlatıyor.
Konusunun bu kadar basit ve kısa olmasına rağmen kendini izletebilmesi ise ayrı başarı zaten.

 Dizi şu an 8 bölümle ilk sezonunu bitirmiş bulunuyor.
Biraz önce düşen habere göre ise 2. sezon onayını almış.

HBO'dan kötü dizi çıkmaz diyenlere ve hoş ama kısa dizi isteyenlere tavsiyedir.

GÜNCELLEME:
SirEvo hemen başlasın diye yorum yapınca bir bakayım dedim ve iki kötü haberle karşılaştım. Birincisi, gelecek sezon da ilk sezon gibi kısa olacakmış. 8 bölüm yani. En kötüsü ise 2. sezon 2011 yazında başlayacakmış. Sayılı zaman çabuk geçer diyerek avunalım.

Kısa Kısa...

0 Yorum Yapıldı


*  Yeni Star Trek filminde yıllar sonra tekrar Spock'ı oynayan, Fringe'de de ne yazık ki bir kez görebildiğimiz Leonard Nimoy, 60 yıllık kariyerini noktaladı ve emekli olduğunu açıkladı. Fringe'in bu sezonun final bölümünde son kez sahne aldı. İyi izleyin yani, bir daha göremeyeceksiniz. :) Aslında bu adam ile ilgili içimde hep bir umut vardı. The Big Bang Theory'e konuk olmasını istemiştim hep. Ne zaman izlesem aklıma gelir. Zaten gerçekleşmeyeceğini bilmeme rağmen niyeyse hayallerim yıkılmış gibi hissediyorum. Elveda Mr. Spock. Live Long And Prosper. :(

*  Daha önce haberini vermiş olduğum Avatar'ın 2.filmiyle ilgili ilk bilgi geldi. James Cameron geçen günlerde Los Angeles Times'a bir röportaj verdi. Söylediğine göre Avatar'ın 2. filmi, daha önce söylendiği gibi Pandora gibi başka bir gezegende değil, Pandora'nın okyanuslarında geçecekmiş. Yani bu, The Abyss gibi bir film izleyeceğimiz anlamına geliyor, ki izlemeyenlere tavsiye ederim. The Abyss'i ve çektiği su belgesellerini düşünürsek, harika bir su altı görsel şöleni bizleri bekliyor diyebilirim. Ayrıca filmin ilk filmin yarı fiyatına çekileceğini ve çekimlerinin de ilk filmin yarısı kadar süreceğini belirtmiş. Umarız çabuk gelir.

*  Yine daha önce belirtmiş olduğum Avatar'ın tekrar gösterime girmesi olayından Cameron röportajında bahsetti. Görsel efektleri yaratan Weta, fazladan eklenecek olan 6 dakikanın üzerinde çalışıyormuş. Ağustos'ta gösterime girecekmiş. Bu arada bugün Dvd ve Bluray'leri piyasaya çıkıyor sonunda. 4 disklik ultimate versiyonu ise Kasım'da çıkacakmış.

*  Sanırım Bad Boys filmlerinin de 3.sü gelecek. Michael Bay'in çektiği ilk ve ikinci filmler bütçelerini 7'ye ve 2'ye katlamıştı. Şu an Bay, Transformers 3 üzerinde çalıştığı için vakitler uymuyor. Ancak Martin Lawrence, yakın zamanda Michael Bay ile konuşmuş ve Bay onay vermiş. Ama bayağı belirsiz görünüyor.

*  Daha kesin bir hikayeyi Men in Black'ten vereyim. İlk iki filmin yönetmeni Barry Sonnenfeld, hem Will Smith'in hem de Tommy Lee Jones'un eski rollerine geri döndüğünü ve filmin 3 boyutlu olarak çıkacağını açıkladı. Çekimlerin falan ne zaman başlayacağı ve vizyona ne zaman gireceği ise şu an belirsiz.

Yorum Köşesi: The Road (2009)

0 Yorum Yapıldı


Üzücü bir hikaye. Öylece üzüyor. Hüngür hüngür ağlamıyorsunuz. Aksiyondan başınız dönmüyor. Ya da heyecanlanmıyorsunuz. Öylece üzülüyorsunuz.

Kıyamet sonrası bir film izliyoruz.
Sonrası değil aslında. Kıyameti izliyoruz. Dünya yok olma yolunda. Bitkiler gitmiş, hayvanlar gitmiş. Bize gösterilen her kıyamet dünyasında olduğu gibi yamyamlık başlamış. İnsanoğlundan nefret etmemi sağlayan tüm pislikler başlamış. İnsanın insana neler yapabildiğini, hayvanlardan ne kadar daha aşağılık olduğunu-olabileceğini tekrar hatırlıyoruz.

Ama bu kıyametin nasıl gerçekleştiği veya neden gerçekleştiğiyle ilgili hiçbir bilgi veya görüntü yok. Gerek de yok. Hikaye bunu anlatmıyor. 
 Annenin pes ettiği, ama babanın ısrarla kendini ve oğlunu yaşatmaya çalıştığı ve bunu başarmak için sahte bir umutla güneye gittiği bir hikaye izliyoruz.

Kıyametle ilgili ısrarla birşey gösterilmemesi ise izleyenin asıl hikayeye odaklanmasını sağlıyor.

Sadece oturun ve izleyin bu filmi. Fragmana falan gerek yok. İki oyuncunun mükemmel oyunculuklarla baba-oğul bağını nasıl hissettirdiğini, o kaybetme, hatta daha kötüsünün olabileceği korkusuyla nasıl endişelendirdiğini hissedin.

Filmin üstüne basa basa vurguladığı şeylerden biri de bu aslında. Ölümün nasıl güzel bir seçenek olduğu. O duyguyu yaşattırıyor yani. Ve bu da insanı hüzünlendiriyor.
Başından itibaren kendinizi kaptırıp ciddi ciddi korkup, endişelenip, üzülüyorsunuz. İlginç olsa da, pek az film böyle gerçekçi şekilde insana birşeyler hissettirebiliyor. En azından benim için öyle. Ve hissettiğim zaman niye bu kadar film meraklısıyım, onu anlıyorum.

Bu yazıyı yazmamın tek sebebi de bu. Filme layık olmasa da bir yazıyı hak ettiğini düşündüm.

İyi seyirler.

Müzikal Fringe

0 Yorum Yapıldı


Ne alaka değil mi Fringe'le? Komedi değil ki garipsemeden izleyelim. Ama yapmışlar. 29 Nisan'da yayınlanacakmış. Glee'den almışlar gazı. Çok önyargılı olarak yaklaşsam da merak ediyorum nasıl olacağını. Çünkü dizi bir harika gidiyor. Yani Lost bitince üzülmeyeceğim, o derecede. :) Lost gibi bir 6 sezon da bunu izleriz umarım.

Yayınlanan ilk fotoğraf yukarıda. Diğerleri konunun devamında...


Sağlık ve Geri Zekalılık

6 Yorum Yapıldı


Nefes almaya başladıktan sonra uzun yıllar annemi Anne meme! diye kovalayıp sömürdüğümden midir bilinmez, nezledir, griptir pek olmam. Olsam da hafif geçiririm. Hatta kalıplı(şişman değil :P) biri olmamı da ona bağlıyorum.

2 hafta kadar önce yaklaşık 10 dakika kadar bir sürede üzerime ölmüşüm gibi bir ağırlık çöktü ve sonraki 3 günü baygın halde yatarak, örtüler altında üşüyerek ve günde 18 saat uyuyarak geçirdim. Yataktan kalkma fırsatı bulduğum ilk an bir sağlık ocağına gittim ve bir sürü iğne yazdırdım. İlk iğneyi olduğum akşam ise yine bayılarak acile kaldırıldım.(Kanımdaki enfeksiyon-iltihap oranı 1-10 arası olması gerekirken 90'dı.)

Acil Servis'leri ilginç bir şekilde çok seviyorum. Hiçbir hastane ve sağlık ocağında yapmayacakları en acı verici ve şok etkili ilaç-tedaviyle 10-15 dakikada düzeltebiliyorlar insanı. İnanılmaz. 

Sağlık ocağından aldığım o zayıf iğneden sonra acilde vurdukları novalgin iğnesi sağ bacağımdan başlayan bir felce neden olunca İşte bu dedim içimden. Niye en baştan gelmemişim diye kızdım kendime. Siz siz olun, hasta olduğunuz an bir acil servise veya en azından bir polikliniğe atın kendinizi.

Ertesi gün nasıl oldum peki?
Göğsümdeki 1 tonluk yük kalkmıştı ve tekrar nefes alabilmeye başlamıştım.
Derin nefes alabilmenin ne kadar mutluluk verebileceğini keşfettim. :)
Gerçi yine de sağlık ocağının verdiği bütün iğneleri yedim.
Kıçımın acısı yeni geçmekte. :)

İnsan nesli, genlerimiz de mi var bilmiyorum, geri zekalı olduğu için öğrendiği şeyleri hep unutur. Mesela ben şimdi hayatımdaki hiçbir şeyin sağlığımdan daha önemli olamayacağını öğrendim. Muhtemelen 1-2 ay sonra gündelik hayatımı bunu unutmuş olarak yaşayacağım. Bunu bilmek hasta olmak kadar acı verici.

Şimdiden başladım gerçi.
Geçtiğimiz günlerde kendime birkaç söz vermiştim. Geçen yıl doktora 2 ayda bir kontrol ettireceğime söz verdiğim ve bir kez bile baktırmadığım böbrek üstü kistimi kontrol ettirecektim.(Patlarsa sıçtım) Karaciğer yağlanmam ne seviyede kontrol ettirecektim. Spora başlayacaktım vs. vs.

Ama n'oldu? Artık sağlıklı olduğumdan ertelemeye başladım bunları. Lan sen daha geçen hafta ruhunu teslim etmiyor muydun diye sormazlar mı adama? İşte böyle geri zekalı insan. :) Puffff!

The Pacific'ten Büyük Hata

0 Yorum Yapıldı


Band Of Brothers'tan sonra büyük merakla beklenen Steven Spielberg-Tom Hanks ortaklığı ürünü The Pacific'in 4. bölümü bu hafta yayınlandı. Cnbc-e'de 18 Nisan'da başlayacak.

İlk bölümdeki durgunluktan ve karakterleri tanıma kısmından sonra kalitenin, hikayenin ve aksiyonun dozu artacağına sürekli düştü. 3. bölüm o kadar kötüydü ki, daha 4. bölüme bile başlayamadım. Oturamıyorum başına. Çünkü 4.bölüm için yapılan yorumlar da 3. bölüm kadar kötü.

3.bölümde dizinin kötülüğünden beter başka bir şey daha vardı. Dizinin konusuyla ve konu aldığı kitapla hiçbir alakası olmamasına rağmen lobi çalışmaları sonucu olduğunu tahmin ettiğim bir cümle sıkıştırılmış diziye. 
Bir Yunan kadın diyor ki; Biz de İzmir'den kaçtık. Türkler 1922'de gelip yakıp, yıktı. Yani sanki İzmir en baştan Yunan şehriymiş de, biz istila edip, yakıp yıkmışız. Çok çok akıllıca yerleştirilen ve tek cümleyle izleyen herkesin aklına sokulan bu cümle için Cnbc-e'den açıklama gelmiş. Diziyi yayınlayan kanala bir bildiri hazırlayıp göndermişler ve bizim de göndermemiz için metni sitelerine koymuşlar. Ben de gönderdim. Bu yazıyı okuyan herkesin de aşağıdaki açıklamayı okumasını ve en altta yer alan İngilizce metni kopyala-yapıştır yaparak altındaki e-posta adresine göndermesini rica ediyorum. Metnin altında yer alan CNBC-e yerine adınızı yazabilirsiniz.

Yorum Köşesi: Clash of the Titans (2010)

1 Yorum Yapıldı


Dün gittim filme. Okuduğum yorumlardan sonra beklentilerim eksi hanelere düşmüştü. Beklentim bu kadar düşükken niye gittim peki? 
Gnctrkcll yüzünden tabii ki. :) 3 liraya da değer diye düşündüm. :)

Daha önce bu filmin, sonradan 3 boyutlu filme çevrileceği haberini vermiştim. 3 boyutlu olarak izleyenlerin bildirdiğine göre 2 boyutlu olarak izleseniz daha iyi. Çok kötü bir çevrim olmuş. Ben şehrimde 3 boyutlu sinema olmadığından izleyemedim. Zaten baştan öyle çekilmediği için ona özel sahne de yok.
Hatta yönetmeni bile 3 boyuta çevrilmiş halinden pek hoşnut olmadığını çıtlatmış.

Filme gelirsek...

Başından itibaren aksiyonun pek düşmediği bir film. Mitolojik öğeler ve aksiyonun dozu sıkılmanızı engelliyor. Engelleyen tek şey de bu zaten. Aksiyon düştüğü an esnemeye başlıyorsunuz. Çünkü film, oyunculuk ve senaryo açısından pek zengin değil. Özellikle artık görünce kıçımızla güldüğümüz o bayat replikler bu filmde de var.(Bknz: 2012)

Daha yazacaktım ama şu an filmden aklımda tek kalanlar, Perseus'un Allah'ım Yarabbim dedirten replikleri ve filmin tam bitiş sahnesinde anlamsız bir şekilde Perseus'a verilen hediye. 
Gül gül öldük arkadaşla. :D

İşte böyle bir film Clash of The Titans. Benim gibi yapacak hiçbir şeyiniz yoksa ve sinema 3 liraysa gönül rahatlığıyla gidebilirsiniz. Onun dışında kalsın. Birkaç ay sonra evinizde izlersiniz.

Dizilerden Haberler

0 Yorum Yapıldı


Biraz önce sevdiğim dizilerden Castle'ın yenileme haberi geldi. Hazır Castle'ı yazacakken diğerlerini de sıkıştırayım dedim. :)

Pazartesi günleri yayınlanan Castle, 3. sezon için 22 bölümlük onayı aldı. Klasik bir detektiflik hikayesi olmasına rağmen keyif veren bir dizi. Tavsiye ederim izlemediyseniz. Ayrıca herhangi bir bölümünden başlayabileceğiniz, ana konusu pek önemli olmayan, hatta ana konusu olmayan dizilerden. İzlemek isterseniz ortasından dalabilirsiniz yani. :) (En yüksek raytinglerini alan ve dizinin 3. sezonunu garantileyen son 2 bölüm hariç. En güzel bölümlerdi gerçekten.)

9. sezona en baştan başlamaması gereken Scrubs, iptal edildi. Zaten 9. sezona başlayınca, 8. sezonun sonunda tüm ekibin veda edip birbirlerini alkışlamaları ve üzülmeleri garip kaçmıştı.

Lost kadar sevdiğim tek dizi olan Fringe de yenilendi. 3. sezon için 22 bölüm sipariş edilmiş. Hayırlı olsun. Umarım batırmadan bayağı götürürler. Dizi yarın başlıyor bu arada. Tabii bizler Cuma günü izleyebileceğiz.

En son bir de öneri vereyim: Justified diye bir dizi başladı. Timothy Olyphant başrolünde. Die Hard 4'ün son filmindeki kötü adam kendisi. Böyle dizileri pek sevmememe rağmen deneme amaçlı indirdim. Oyunculuklarla ve çok hareketli olmamasına rağmen akıcılığıyla beni bağladı. Tavsiye ederim.
İlk bölümü bir arkadaş çevirmiş ama diğer bölümleri çevirmeyeceğini söylemiş. O yüzden ben el attım 2. bölüme. Yarısı bitti. Aynı güzellikte devam ederse ve beni sıkmazsa çıkacak bölümleri de çevirmeyi düşünüyorum.

Umarım iptal olmaz. :)

Yorum Köşesi: The Imaginarium of Doctor Parnassus (2009)

0 Yorum Yapıldı


Konusu şöyle.

Ben bu filmi neden sevmedim:
Konusu, fikri güzel olan, harika bir atmosferi ve çok güzel yaratılan dünyaları olan film, hikayeyi anlatma şeklinden, akıcılıktan uzak olmasından ve muhteşem kadrosuna rağmen oyunculukların kötülüğünden izlenebilirliğini kaybediyor.

Filmi neden sevmediğimi ve bitirmekte zorlandığımı düşünürken, acaba beklentim mi yüksekti diye sordum kendime. Açıkçası filmden beklentim çok da yüksek değildi. Ancak The Dark Knight'taki muhteşem Joker performansından sonra Heath Ledger'dan aynı güzellikte bir performans beklemiştim. Film kötüyse bile en azından oyuncular filmi taşır demiştim. Ama onu da bulamadım ne yazık ki.

Heath Ledger bildiğiniz gibi vefat etti. Bu filmi de bitiremedi aslında. Yarım kalan filmde Ledger'ın yerini Johnny Depp, Colin Farrell ve Jude Law doldurdular. Hatta filmden para da almadılar ve alacakları paylarını Heath Ledger'ın çocuklarına bıraktılar.
Varlıklarını hissettirememelerinin sebebini buna bağlıyorum. Projeye ve role baştan bağlı olmamaları.

Uzun lafın kısası, bugün bu filmi seçtiğime pişman oldum. Arşivimde tutacağım ama bir daha dokunmayacağım bir film. Daha filmi edinmediyseniz hiç uğraşmayın derim. :)

Ip Man 2 (2010)

4 Yorum Yapıldı


Gerçekçi ve harika koreografisi olan dövüş sahneleriyle gönlümüzü çalan Ip Man'in devam filminden ilk fragman geldi. Kadro aynı. Film yine Bruce Lee'nin hocası olan Ip Man'i anlatacak. Ama zaten konusu çok da önemli değil. :D
29 Nisan'da gösterime çıkacakmış 3 ülkede ama bizde çıkmayacak tabii ki.

Fragman yazının devamında.

Dizi Hastalarına Güzel Bir Video

0 Yorum Yapıldı

Bir video da dizi hastalarımıza gelsin. Aşağıdaki videoda arkadaş, 22 dizinin jeneriğini tek başına çalıp bir video olarak beğenimize sunmuş. İkiz kardeş gibi göründüğüne bakmayın. Aslında tek bir kişi çalıyor. Güzel hazırlamış.


Lost'tan İlginç Jenerik

5 Yorum Yapıldı

Vize haftasında olduğumdan bir haftadır bir şey yazamıyordum. Sınavlara verdiğim 2 günlük aramda yerimlerine eklediğim birkaç şeyi paylaşayım dedim. İlk konu olarak Lost için yapılan çok güzel bir jenerik videosunu koyayım. Buyrun:
 


Yorum Köşesi: Adam (2009)

0 Yorum Yapıldı


Hikaye, Asperger sendromu olan Adam ile apartmanına yeni taşınan Beth'i anlatıyor. Asperger sendromu olan insanlar, karşılarındaki insanın söylediğini kelime anlamıyla alıyorlar(mış). Bu yüzden çoğu kez espri ya da kelime oyunlarını anlayamıyorlar(mış). Ayrıca karşısındakinin ne hissettiğini anlayamadıkları için sormak zorunda kalıyorlar(mış).

Adam bu yüzden ilginç biri. Ne kadar uygunsuz da olsa karşısındakine ne düşündüğünü ve hissettiğini sormak zorunda kalıyor hep. Kötü bir ilişkiden çıkan ve biraz basitlik isteyen Beth'i cezbediyor bu. Ama tahmin edebileceğiniz üzere Adam, bir sevgiliden çok bir çocuk gibi ve bazı şeyleri anlayamıyor. Böyle bir ilişki nereye kadar gidebilir? Anlayışsızlık üzerine kurulu bir ilişki.


Her ne kadar ele gelir bir final sunamasa da izlerken hoşunuza gidebilecek bir film. Zaten bir final olsun, öykümün vurucu kısımları olsun diyen bir film değil. Böyle filmler benim çok hoşuma gidiyor. Hikayenin inişi, çıkışı olmasına gerek yok. Akıcı ve sıkmayacak şekilde sunması yetiyor, ki bu film de aynen öyle yapıyor. Adam'ı oynayan Hugh Dancy mükemmel olmasa da iyi bir oyunculuk sergiliyor. Rose Byrne ise pek oyunculuk açısından olmasa da göz dolduruyor. Beklentilerinizi düşük tutup güzel bir bir buçuk saat geçirebilirsiniz.

Aynı hoşluktaki fragmanı ise burada.

Hay Şirketine de Kapitalizmine de...! (Güncellendi)

1 Yorum Yapıldı

Michael Moore'un Capitalizm: A Love Story belgeselini yeni izledim. Zaten Moore'un bütün belgesellerini ve benzer diğer belgeselleri izleyerek şirketlerin nasıl yaratıklar olduğunu öğrenmiştik. Son belgesel de perçinledi. Michael Moore'un Capitalizm: A Love Story'den başka Sicko, Fahrenheit 9/11, Bowling For Columbine belgesellerini de tavsiye ederim. Ayrıca Joaquin Phoenix'in anlatımıyla Earthlings(Bir kısmında Türkiye de geçiyor), bu sene Oscar adayı olan ve ödül töreninde ilgimi çekip izlediğim Food, Inc., The Corporation, ve Zeitgeist ile Zeitgeist: Addendum(Tabii ekonomi, şirket ve devlet ile ilgili kısımları) belgesellerini de izlemenizi tavsiye ederim.

Konuyla alakasına gelirsek dün, 2 mbps sınırsız hattını kullandığım Superonline'dan, fiber internet kullanıcıları için ülkemizdeki şirketlere yakışır bir haber geldi. 10-100 mbps internet getiren ve tüm Türkiye'de yaygınlaşmasını dört gözle beklediğim fiber internete kota uygulaması getirmişler. Evet, şaka değil. 100 mbps fiber internete kota getirmişler. Adına da insanla dalga geçer gibi Adil Kullanım Koşulu demişler. Kota oranı ise hızın 5 katıymış. Yani 10 mbps'e 50 gb kota. Ya 50 gb'ı aşmayacak adam niye fiber internete üye olup 10 mbps internet alsın! Bu nasıl bir zihniyet! İnsanları geri zekalı mı sanıyor bunlar!

Chip üşünmemiş, aramış Superonline'ı. Demiş ki, Niye böyle yaptınız? Superonline'ın cevabı: Kullanıcılar çok yüklenince diğer kullanıcıların interneti yavaşlıyor, o yüzden böyle yaptık.

Yani o akıllı şirketin akıllı yöneticileri fiber interneti getirirken sanmışlar ki, insanlar fiber interneti msn kullanmak için alıyorlar.
İşin ilginç tarafı bu kotalı fiber internet hiç ucuzlamayacakmış. Yani 199 liralık 100 mbps kotalı internet, yine 199 lira.

İşin daha da ilginç tarafı, yıllardır ne küfürler ettiğimiz ve belalar okuduğumuz TT'nin bile yapmadığı şekilde upload'a da kota getirilmiş. Upload hızının 10 katı kadar kota getirmişler. :)

Benim kullanmamama rağmen bu kadar sinirlendiğim nokta ise Superonline gibi Telekom'a meydan okuyan bir şirketin TT'den daha kötü bir yola sapması. İleride internetin daha hızlanacağını ve sınırsız olacağına dair umutlarımın %90'ınını götürmüş durumda Superonline. Sanırım 10-15 yıl sonra çocuklarım bile Adil Kullanım Koşulları'na maruz kalacak.

Allah hepsinin belasını versin diyorum. :@

Ek: Konuyla ilgili haberler ve linkler:

Adil Kullanım Koşulları - Ekşi Sözlük - Pclabs - DHW - Yahoyt - Thgtr - Milliyet - Vakit Haber - Milli Gazete

Umarım daha çok yerde haber olur da tepki artar. Basının gazı olmazsa millet uyuyor genelde.

GÜNCELLEME:

SuperOFFline kendi kendini yalancı çıkartarak kotasız fiber paketlerini tekrar koymuş ama %100-500 arası zam yaparak. Hani kotasızlar diğer kullanıcıları suistimal(!) ediyordu diye sormazlar mı adama şimdi. Zaten inanan mı vardı ki.

Hitler'in sürekli altyazıyla dalga geçilen ve protestolara alet edilen videosuna biri, SuperOFFline için güzel bir altyazı hazırlamış. :) Paylaşın, paylaştırın. Ben Facebook'ta paylaştım. Çünkü bizim nesile bir şeyler anlatmanın en kolay yolu Facebook. :(
Buyrun:

Paranın Gözü Kör Olsun!

4 Yorum Yapıldı

Bu kadar da açgözlü olunmaz sevgili seyirciler! Zaten 2.6 milyar dolar hasılat yapmış olan Avatar, yaklaşık 15-20 dakikalık ek sahne eklenerek önümüzdeki sonbahar tekrar vizyona girecekmiş. Alice in Wonderland gösterime girdiği için 100-200 milyon kadar bir hasılatı alamadıklarını düşünüyorlarmış. Gidemeyenler üzülmesin yani.

Daha önce birden çok kez gösterime giren Titanic'i ise 100. yıl dönümü nedeniyle 2012 baharında 3 boyutlu olarak gösterime sokacaklarmış. Oha diyor, başka da bir şey demiyoruz. Haydi olay yapmış tüm filmleri tekrar gösterime sokalım. Matrix'ten başlayalım bence. Hurt Locker'la kapatırız. :)

Yani gösterim şansı bulamayan o kadar film varken, hatta o kadar güzel film varken ayıptır. Bakalım kaç film heba olacak küçük sinemalarda bunlar yüzünden. Zaten sonbaharda gösterime girecek Avatar, yılbaşına kadar kalır artık küçük sinemalarda.

Koca İzmir'in dibindeki Aydın'a, Cinebonus olmasına rağmen Alice in Wonderland bile gelemedi 2 haftadır. Ne filmler gelmedi aslında da, en yakın örneğimiz bu. İlla indirip izleyeceğiz. Nefret ettiriyorlar kendilerinden şu sinemalar, sinemacılar.

Street Fighter'da Bir Türk

1 Yorum Yapıldı

Pancar Hakan
Street Fighter'da bir Türk dövüşçünün olması haberleri bir süredir çıkıyordu. En son videosunu gördüm de inandım. Karşınızda ayı gibi bir Türk: Hakan! :D

Videolar yazının devamında...