Sevimli Canavarlarımız Geri Mi Geliyor? (Güncellendi)

2 Yorum Yapıldı



Daha geçen hafta mı ne Cineshoot'ta Pixar'ın, Toy Story'nin değil, Monsters Inc.'in devamını çekmesi gerektiğini söylemiştim. Tam da üstüne güzel bir haber geldi geçen gün.

Henüz resmi olarak doğrulanmasa da çok güvenilir bir kaynaktan filmin devamının çekileceği, hatta Pixar'ın şimdiden filmi 2012-2013 takvimine koyduğu haberi geldi.
İlk film Monsters Inc.'i ve 5 dalda Oscar'a aday olan Up'ı yöneten Pete Docker, ikinci filmi de yönetir diye bekliyorum. Umarım yanılmam.

Bu filmin devam haberi benim için ayrı bir önemli. Çünkü tüm bu film sevdasına, divx arşivine, herşeye başlamam bu filmle olmuştu. Hala daha bu filmin 9 yıl önce aldığım divx'i arşivimde sağlam bir şekilde yatıyor. İlginçtir, o 9 yıl önceki divx bana hala elimdeki çoğu divx filmden daha kaliteli geliyor.
Ne zaman bu filmin adını duysam geçmişe gidiyorum. :)
Umarım güzel bir devam filmi izleriz.

Pixar'ın çıkartacağı diğer devam filmleri şu an Cars 2 ve Toy Story 3. Toy Story 3'ü önümüzdeki Eylül ayında, Cars 2'yi gelecek yılın Aralık ayında izleyebileceğiz.

GÜNCELLEME:
 Biraz önce bir Pixar blogunda ilginç bir konu buldum.
Bu blogun en altında görebileceğiniz Sitemeter, insanların Google'da ne aratarak siteye geldiklerini gösteriyor.

Bu Pixar hayranlarının bloguna ise Pixar'da çalışan bir kişi, yani Pixar şirketinden biri, Google'a Monsters 2013 Pixar yazarak gelmiş. İyi yakalamışlar yani. :) Buradan devam filminin geleceğini ve 2013'te geleceğini çıkarabilir miyiz? Bir ihtimal.


2.GÜNCELLEME:
 Beklediğim gibi oldu ve Disney, Monsters Inc.'in çekileceğini resmi olarak duyurdu. Hatta vizyon tarihi bile açıklandı ancak üzücü bir tarih. 16 Kasım 2012. Bir üzücü haber de yönetmenden var. İlk filmi yöneten ve Up filmiyle Oscar alan Pete Docter, başka bir projeyle uğraştığından devam filmini çekmeyecek büyük ihtimal. Henüz hangi yönetmen ve yazarın çalışacağı açıklanmadı.

How To Make It In America (Güncellendi)

3 Yorum Yapıldı


Bu dönemin yeni ve güzel dizilerinden How To Make It In America, kısa süresi, sıkıcılıktan uzak konu anlatımı ve akıcılığıyla gönlümü kazanmıştı. Üstüne ilginç jenerik müziğini de her bölümde dinlemek ayrı keyif. I need dolla dolla, dollar is what I need diye diye yanınızdakileri fıtık etmek istemiyorsanız, buraya tıklamayın.

Dizi Amerika'da tutunmaya, köşeyi dönmeye çalışan ama genelde az biraz dikiş tutturabilen iki arkadaşı anlatıyor.
Konusunun bu kadar basit ve kısa olmasına rağmen kendini izletebilmesi ise ayrı başarı zaten.

 Dizi şu an 8 bölümle ilk sezonunu bitirmiş bulunuyor.
Biraz önce düşen habere göre ise 2. sezon onayını almış.

HBO'dan kötü dizi çıkmaz diyenlere ve hoş ama kısa dizi isteyenlere tavsiyedir.

GÜNCELLEME:
SirEvo hemen başlasın diye yorum yapınca bir bakayım dedim ve iki kötü haberle karşılaştım. Birincisi, gelecek sezon da ilk sezon gibi kısa olacakmış. 8 bölüm yani. En kötüsü ise 2. sezon 2011 yazında başlayacakmış. Sayılı zaman çabuk geçer diyerek avunalım.

Kısa Kısa...

0 Yorum Yapıldı


*  Yeni Star Trek filminde yıllar sonra tekrar Spock'ı oynayan, Fringe'de de ne yazık ki bir kez görebildiğimiz Leonard Nimoy, 60 yıllık kariyerini noktaladı ve emekli olduğunu açıkladı. Fringe'in bu sezonun final bölümünde son kez sahne aldı. İyi izleyin yani, bir daha göremeyeceksiniz. :) Aslında bu adam ile ilgili içimde hep bir umut vardı. The Big Bang Theory'e konuk olmasını istemiştim hep. Ne zaman izlesem aklıma gelir. Zaten gerçekleşmeyeceğini bilmeme rağmen niyeyse hayallerim yıkılmış gibi hissediyorum. Elveda Mr. Spock. Live Long And Prosper. :(

*  Daha önce haberini vermiş olduğum Avatar'ın 2.filmiyle ilgili ilk bilgi geldi. James Cameron geçen günlerde Los Angeles Times'a bir röportaj verdi. Söylediğine göre Avatar'ın 2. filmi, daha önce söylendiği gibi Pandora gibi başka bir gezegende değil, Pandora'nın okyanuslarında geçecekmiş. Yani bu, The Abyss gibi bir film izleyeceğimiz anlamına geliyor, ki izlemeyenlere tavsiye ederim. The Abyss'i ve çektiği su belgesellerini düşünürsek, harika bir su altı görsel şöleni bizleri bekliyor diyebilirim. Ayrıca filmin ilk filmin yarı fiyatına çekileceğini ve çekimlerinin de ilk filmin yarısı kadar süreceğini belirtmiş. Umarız çabuk gelir.

*  Yine daha önce belirtmiş olduğum Avatar'ın tekrar gösterime girmesi olayından Cameron röportajında bahsetti. Görsel efektleri yaratan Weta, fazladan eklenecek olan 6 dakikanın üzerinde çalışıyormuş. Ağustos'ta gösterime girecekmiş. Bu arada bugün Dvd ve Bluray'leri piyasaya çıkıyor sonunda. 4 disklik ultimate versiyonu ise Kasım'da çıkacakmış.

*  Sanırım Bad Boys filmlerinin de 3.sü gelecek. Michael Bay'in çektiği ilk ve ikinci filmler bütçelerini 7'ye ve 2'ye katlamıştı. Şu an Bay, Transformers 3 üzerinde çalıştığı için vakitler uymuyor. Ancak Martin Lawrence, yakın zamanda Michael Bay ile konuşmuş ve Bay onay vermiş. Ama bayağı belirsiz görünüyor.

*  Daha kesin bir hikayeyi Men in Black'ten vereyim. İlk iki filmin yönetmeni Barry Sonnenfeld, hem Will Smith'in hem de Tommy Lee Jones'un eski rollerine geri döndüğünü ve filmin 3 boyutlu olarak çıkacağını açıkladı. Çekimlerin falan ne zaman başlayacağı ve vizyona ne zaman gireceği ise şu an belirsiz.

Yorum Köşesi: The Road (2009)

0 Yorum Yapıldı


Üzücü bir hikaye. Öylece üzüyor. Hüngür hüngür ağlamıyorsunuz. Aksiyondan başınız dönmüyor. Ya da heyecanlanmıyorsunuz. Öylece üzülüyorsunuz.

Kıyamet sonrası bir film izliyoruz.
Sonrası değil aslında. Kıyameti izliyoruz. Dünya yok olma yolunda. Bitkiler gitmiş, hayvanlar gitmiş. Bize gösterilen her kıyamet dünyasında olduğu gibi yamyamlık başlamış. İnsanoğlundan nefret etmemi sağlayan tüm pislikler başlamış. İnsanın insana neler yapabildiğini, hayvanlardan ne kadar daha aşağılık olduğunu-olabileceğini tekrar hatırlıyoruz.

Ama bu kıyametin nasıl gerçekleştiği veya neden gerçekleştiğiyle ilgili hiçbir bilgi veya görüntü yok. Gerek de yok. Hikaye bunu anlatmıyor. 
 Annenin pes ettiği, ama babanın ısrarla kendini ve oğlunu yaşatmaya çalıştığı ve bunu başarmak için sahte bir umutla güneye gittiği bir hikaye izliyoruz.

Kıyametle ilgili ısrarla birşey gösterilmemesi ise izleyenin asıl hikayeye odaklanmasını sağlıyor.

Sadece oturun ve izleyin bu filmi. Fragmana falan gerek yok. İki oyuncunun mükemmel oyunculuklarla baba-oğul bağını nasıl hissettirdiğini, o kaybetme, hatta daha kötüsünün olabileceği korkusuyla nasıl endişelendirdiğini hissedin.

Filmin üstüne basa basa vurguladığı şeylerden biri de bu aslında. Ölümün nasıl güzel bir seçenek olduğu. O duyguyu yaşattırıyor yani. Ve bu da insanı hüzünlendiriyor.
Başından itibaren kendinizi kaptırıp ciddi ciddi korkup, endişelenip, üzülüyorsunuz. İlginç olsa da, pek az film böyle gerçekçi şekilde insana birşeyler hissettirebiliyor. En azından benim için öyle. Ve hissettiğim zaman niye bu kadar film meraklısıyım, onu anlıyorum.

Bu yazıyı yazmamın tek sebebi de bu. Filme layık olmasa da bir yazıyı hak ettiğini düşündüm.

İyi seyirler.

Müzikal Fringe

0 Yorum Yapıldı


Ne alaka değil mi Fringe'le? Komedi değil ki garipsemeden izleyelim. Ama yapmışlar. 29 Nisan'da yayınlanacakmış. Glee'den almışlar gazı. Çok önyargılı olarak yaklaşsam da merak ediyorum nasıl olacağını. Çünkü dizi bir harika gidiyor. Yani Lost bitince üzülmeyeceğim, o derecede. :) Lost gibi bir 6 sezon da bunu izleriz umarım.

Yayınlanan ilk fotoğraf yukarıda. Diğerleri konunun devamında...


Sağlık ve Geri Zekalılık

6 Yorum Yapıldı


Nefes almaya başladıktan sonra uzun yıllar annemi Anne meme! diye kovalayıp sömürdüğümden midir bilinmez, nezledir, griptir pek olmam. Olsam da hafif geçiririm. Hatta kalıplı(şişman değil :P) biri olmamı da ona bağlıyorum.

2 hafta kadar önce yaklaşık 10 dakika kadar bir sürede üzerime ölmüşüm gibi bir ağırlık çöktü ve sonraki 3 günü baygın halde yatarak, örtüler altında üşüyerek ve günde 18 saat uyuyarak geçirdim. Yataktan kalkma fırsatı bulduğum ilk an bir sağlık ocağına gittim ve bir sürü iğne yazdırdım. İlk iğneyi olduğum akşam ise yine bayılarak acile kaldırıldım.(Kanımdaki enfeksiyon-iltihap oranı 1-10 arası olması gerekirken 90'dı.)

Acil Servis'leri ilginç bir şekilde çok seviyorum. Hiçbir hastane ve sağlık ocağında yapmayacakları en acı verici ve şok etkili ilaç-tedaviyle 10-15 dakikada düzeltebiliyorlar insanı. İnanılmaz. 

Sağlık ocağından aldığım o zayıf iğneden sonra acilde vurdukları novalgin iğnesi sağ bacağımdan başlayan bir felce neden olunca İşte bu dedim içimden. Niye en baştan gelmemişim diye kızdım kendime. Siz siz olun, hasta olduğunuz an bir acil servise veya en azından bir polikliniğe atın kendinizi.

Ertesi gün nasıl oldum peki?
Göğsümdeki 1 tonluk yük kalkmıştı ve tekrar nefes alabilmeye başlamıştım.
Derin nefes alabilmenin ne kadar mutluluk verebileceğini keşfettim. :)
Gerçi yine de sağlık ocağının verdiği bütün iğneleri yedim.
Kıçımın acısı yeni geçmekte. :)

İnsan nesli, genlerimiz de mi var bilmiyorum, geri zekalı olduğu için öğrendiği şeyleri hep unutur. Mesela ben şimdi hayatımdaki hiçbir şeyin sağlığımdan daha önemli olamayacağını öğrendim. Muhtemelen 1-2 ay sonra gündelik hayatımı bunu unutmuş olarak yaşayacağım. Bunu bilmek hasta olmak kadar acı verici.

Şimdiden başladım gerçi.
Geçtiğimiz günlerde kendime birkaç söz vermiştim. Geçen yıl doktora 2 ayda bir kontrol ettireceğime söz verdiğim ve bir kez bile baktırmadığım böbrek üstü kistimi kontrol ettirecektim.(Patlarsa sıçtım) Karaciğer yağlanmam ne seviyede kontrol ettirecektim. Spora başlayacaktım vs. vs.

Ama n'oldu? Artık sağlıklı olduğumdan ertelemeye başladım bunları. Lan sen daha geçen hafta ruhunu teslim etmiyor muydun diye sormazlar mı adama? İşte böyle geri zekalı insan. :) Puffff!

The Pacific'ten Büyük Hata

0 Yorum Yapıldı


Band Of Brothers'tan sonra büyük merakla beklenen Steven Spielberg-Tom Hanks ortaklığı ürünü The Pacific'in 4. bölümü bu hafta yayınlandı. Cnbc-e'de 18 Nisan'da başlayacak.

İlk bölümdeki durgunluktan ve karakterleri tanıma kısmından sonra kalitenin, hikayenin ve aksiyonun dozu artacağına sürekli düştü. 3. bölüm o kadar kötüydü ki, daha 4. bölüme bile başlayamadım. Oturamıyorum başına. Çünkü 4.bölüm için yapılan yorumlar da 3. bölüm kadar kötü.

3.bölümde dizinin kötülüğünden beter başka bir şey daha vardı. Dizinin konusuyla ve konu aldığı kitapla hiçbir alakası olmamasına rağmen lobi çalışmaları sonucu olduğunu tahmin ettiğim bir cümle sıkıştırılmış diziye. 
Bir Yunan kadın diyor ki; Biz de İzmir'den kaçtık. Türkler 1922'de gelip yakıp, yıktı. Yani sanki İzmir en baştan Yunan şehriymiş de, biz istila edip, yakıp yıkmışız. Çok çok akıllıca yerleştirilen ve tek cümleyle izleyen herkesin aklına sokulan bu cümle için Cnbc-e'den açıklama gelmiş. Diziyi yayınlayan kanala bir bildiri hazırlayıp göndermişler ve bizim de göndermemiz için metni sitelerine koymuşlar. Ben de gönderdim. Bu yazıyı okuyan herkesin de aşağıdaki açıklamayı okumasını ve en altta yer alan İngilizce metni kopyala-yapıştır yaparak altındaki e-posta adresine göndermesini rica ediyorum. Metnin altında yer alan CNBC-e yerine adınızı yazabilirsiniz.

Yorum Köşesi: Clash of the Titans (2010)

1 Yorum Yapıldı


Dün gittim filme. Okuduğum yorumlardan sonra beklentilerim eksi hanelere düşmüştü. Beklentim bu kadar düşükken niye gittim peki? 
Gnctrkcll yüzünden tabii ki. :) 3 liraya da değer diye düşündüm. :)

Daha önce bu filmin, sonradan 3 boyutlu filme çevrileceği haberini vermiştim. 3 boyutlu olarak izleyenlerin bildirdiğine göre 2 boyutlu olarak izleseniz daha iyi. Çok kötü bir çevrim olmuş. Ben şehrimde 3 boyutlu sinema olmadığından izleyemedim. Zaten baştan öyle çekilmediği için ona özel sahne de yok.
Hatta yönetmeni bile 3 boyuta çevrilmiş halinden pek hoşnut olmadığını çıtlatmış.

Filme gelirsek...

Başından itibaren aksiyonun pek düşmediği bir film. Mitolojik öğeler ve aksiyonun dozu sıkılmanızı engelliyor. Engelleyen tek şey de bu zaten. Aksiyon düştüğü an esnemeye başlıyorsunuz. Çünkü film, oyunculuk ve senaryo açısından pek zengin değil. Özellikle artık görünce kıçımızla güldüğümüz o bayat replikler bu filmde de var.(Bknz: 2012)

Daha yazacaktım ama şu an filmden aklımda tek kalanlar, Perseus'un Allah'ım Yarabbim dedirten replikleri ve filmin tam bitiş sahnesinde anlamsız bir şekilde Perseus'a verilen hediye. 
Gül gül öldük arkadaşla. :D

İşte böyle bir film Clash of The Titans. Benim gibi yapacak hiçbir şeyiniz yoksa ve sinema 3 liraysa gönül rahatlığıyla gidebilirsiniz. Onun dışında kalsın. Birkaç ay sonra evinizde izlersiniz.