Yorum Köşesi: TRON: Legacy (2010)



Filmi duyurduktan tam 11 ay sonra izleme fırsatını yakaladım.

Bu bekleyiş süresince sürekli yükselen beklentim, filmin çıkışından sonra yorumları okudukça biraz düştü.(Aslında güzel bir şey bu.) Ama film, cömert bir arkadaşım sayesinde bedavaya gelince izlemek farz oldu tabii. :)

Filmin başında bir uyarı ile karşılaşıyorsunuz. Filmin bazı sahnelerinin 2 boyutlu olarak çekildiğini ve o şekilde izlenmesinin amaçlandığını söylüyor. Siz de sanıyorsunuz ki, filmin büyük çoğunluğu 3 boyutlu. Tam tersi olmuş. Film 2 boyutlu, arada sırada hissediyorsunuz 3 boyutu. Aslında sırf 3 boyut var diye bokunu çıkarıp görmemişlik yapmamaları güzel bir şey. Aynı şeyi Avatar'da da yaşamıştık. Önemli olan derinliğin verdiği histi. Bu filmde de öyle. Film 3 boyutlu ama filmi çekerken pek de umursamamışlar bunu.

20 yıl evvel, genç Kevin Flynn'in(Jeff Bridges) oğluyla konuştuğu sahneyle açıyorsunuz filmi. Filmde, en baştan "öf"leten sahne de bu oluyor. Çünkü Jeff Bridges'i gençleştirme işini animasyonla yapmışlar.(Bu genç halini ayrıca, sistemdeki kötü?! adamımız Clu olarak da izliyoruz.) Bir animasyonu gerçek diye izliyoruz yani. Çok iyi bir iş çıkartmış olsalar da bir animasyonu gerçek diye izlemek filmin kalitesini sorgulatıyor. (Teknik kalitesini demiyorum tabii.) Özellikle profilden çekimler ölüm. Sadece sistemin içinde görseydik bunu, belki kafamızda mantıklı bir yere oturtabilirdik film boyunca. Ancak böyle olmayınca ve üstüne bir de adamı yandan, arkadan gösterip sahneyi kurtarmak yerine profilden gösterince ve konuşturunca "olmamış be!" diyebiliyorsunuz.

Bu his, Clu'yu her gördüğümde aklıma gelip bana ısrarla ilk sahneyi hatırlatsa da, filmin gerçek dünyadaki hafif kasvetli havası, sistemin inanılmaz görselliği ve Jeff Bridges'ın hayran olduğum ses tonu bu eksiklikleri görmezden gelmenize sebep oluyor. Filmi büyük çoğunlukla kurtaran da bu oluyor açıkçası.

Film bittiğinde "Vay canına, ne kadar da müthişti!" cümlesini kurduran, ancak "Film nasıldı?" diye sorulduğunda "Ortalama güzellikte" cevabını verdiren, yorumlamakta zorlandığım bir film olmuş.

Efektleri ve sinematografisiyle büyüleyen filmin notu, senaryonun hafif durgun olması, bu sebeple 125 dakika boyunca kendine sıkıca bağlayamaması ve seyirciye düşünmek için fazla zaman bırakmasıyla düşüyor.

Fazla sayıda tanıdık simâ görsek de, hepsi filmde çok kısa süre yer alıyor. Jeff Bridges'i bile yeterince görüp izleyemediğimizi düşünüyorum.(Ya da ben doyamadım adama. :P ) Beni şaşırtan ise Michael Sheen ve Cillian Murphy oldu. Özellikle, izlemekten zevk aldığım Sheen'i bu garip halde görmek çok hoştu.

Müziklerinden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Muhteşem bir uyum içinde filmle müziği. Daft Punk harika bir iş çıkartmış. Grubu ve türü dinlemiyordum aslında ama filmin soundtrack'i bu durumu değiştirdi. Flac sürümünü tavsiye ederim iyi bir ses sisteminiz varsa.

Kesinlikle sinemada izlenmesi gereken bir film Tron: Legacy. 19"'lerinizde yazık olur. Filme hakaret olur hatta. Sadece light cycle'ların olduğu sahne bile filmin sinemada izlenmesini gerektiriyor. Gidin, görün, izleyin, dinleyin.



Son olarak sinemadaki diğer seyircilerden de bahsetmem gerek.
Genelde filmlere ikinci haftasında gitmeye çalışırım. İnsanların çok çok büyük çoğunluğu sinemaya film izlemeye gelmediği için en seyrek seansları tutturmaya çalışırım. Bu sefer tutturamadım. Etrafımdaki herkesin elinde bir yiyecek vardı. Özellikle patlamış mısırın ağzındaki sesiyle Daft Punk'ı bastıran ve 2 saat boyunca o mısırı bitiremeyen önümdeki iki velede ve arkadamdaki kıza sevgilerimi sunuyorum! Kulaklarını o kadar çok çınlattım ki filmden sonra, umarım sağır olmuşlardır.

0 Yorum Yapıldı:

Yorum Kuralları:

- Yorumlarınız kişiliğinizi yansıtır.
- İsimsizlik vahşi doğaya özeldir. Yorum yaparken isminizi de bahşedin.
- Türkçe'de q, w ve x harfleri yoktur.
- Noktalama işareti olmayan yazının Arapça'dan farkı yoktur.
- Yorum kutusunun altındaki "E-posta yoluyla abone ol" seçeneği ile yorum takibi yapabilirsiniz.